KÜRT MESELESİ DEĞİL, ULUSAL BİRLİK MESELESİ: ATATÜRK POLİTİK ÇÖZÜMÜN ANAHTARI

“Kürt” ismini tarihî olarak Türkler ve Farslar vermiştir yani bu ad Kürtlerin kendi kendilerine verdikleri bir etnik ad değildir, dışarıdan (ekzoetnonim) bir adlandırmadır. Bunu adım adım açıklayalım.
En eski kayıtlar
“Kürt” kelimesi, ilk kez Sasani (Pers) döneminde (M.S. 3–4.yüzyıllar) Kurt, Kurd, Kurtik gibi biçimlerde geçer. Farsça ve Orta İran dillerinde “Kürt” kelimesi “dağlı, göçebe, çoban” anlamında kullanılmıştır. Yani bir yaşam tarzını anlatıyordu, bir kavmi değil.
Türklerin bölgeye gelişiyle birlikte
Türkler Orta Asya’dan Anadolu’ya geldiklerinde, İran ve Mezopotamya çevresindeki dağlarda yaşayan göçebe halklara Farslardan duyarak “Kürt” demeye başladılar. Selçuklu ve Osmanlı kayıtlarında da bu kelime, çoğunlukla “dağlı topluluklar”, “konar-göçer aşiretler” anlamında geçer. Örneğin: “Kürd taifesi”, “Kürd aşireti” gibi ifadeler, etnik bir ulusu değil, bölgedeki konar-göçer kabileleri tanımlamak için kullanılmıştır.
Etnik kimliğe dönüşmesi
19.yüzyılda Batılı seyyahlar ve Osmanlı modernleşmesiyle birlikte “Kürt” adı, belirli bir etnik kimliği ifade etmeye başlamıştır. Yani “Kürt milleti” kavramı çok yenidir; tarihi binlerce yıl değil, yaklaşık 150-200 yıl öncesine dayanır. Öncesinde bölgede Zazalar, Kurmanc aşiretleri, Lurlar, Goranîler gibi farklı gruplar vardı ama hepsi sonradan “Kürt” çatısı altında toplanmıştır.
Sonuç
“Kürt” adı Kürtlerin kendi icadı değildir. Farslar önce bu kelimeyi “dağlı-göçebe” anlamında kullandı. Türkler de bu kullanımı benimsedi ve bölgedeki kabileler için “Kürt” adını yaygınlaştırdı. 19 yüzyıldan itibaren bu ad, modern etnik kimlik haline geldi.
KÜRT ADININ ANTİK ÇAĞDAN BUGÜNE İZİNİ BİLİMSEL KAYNAKLARA DAYALI BİÇİMDE ADIM ADIM AÇIKLAYALIM.
BU KISIM BİRAZ DERİN AMA ÇOK ÖĞRETİCİ OLACAK
Antik Çağ: Karduklar ve Corduene Xenophon’un Karduk’ları (MÖ 401) Yunan tarihçi Xenophon, “Anabasis” adlı eserinde, Pers ordusundan kaçarken bugünkü Güneydoğu Anadolu ile Kuzey Irak arasındaki dağlarda yaşayan bir halktan söz eder:
“Kardukhoi (Καρδούχοι)”
Bu halk savaşçı, dağlık bölgelerde yaşayan, merkezi otoriteye karşı bağımsız topluluklardı. Xenophon’un bu tanımı, sonraki yüzyıllarda “Kürt” adının kökenine bağlanmıştır. Bazı Batılı tarihçiler, “Karduk” “Kurd” dönüşümünü bir dil evrimi olarak görür.
Ama bu doğrudan kanıtlanmış değildir; yani “Karduk”lar Kürtlerin atasıydı demek kesin bir bilgi değil, sadece bir hipotezdir.
Roma ve Sasani Dönemi: Corduene (Korduene)
MÖ 1. yüzyılda bu bölgeye “Corduene” (ya da Gordyene) deniyordu. Roma kaynaklarında Corduene halkı, bugünkü Dicle’nin doğusunda, Hakkâri–Duhok civarında yaşardı. Bu ad da muhtemelen “Karduk” kökünden gelir. Yani coğrafya aynı kalıyor, ad ise farklı dillerde (Yunanca, Latince, Farsça) evrilerek değişiyor.
Sasani ve Erken İslam Dönemi: “Kurd” = Göçebe, Dağlı
Sasani (Fars) yazıtlarında (M.S. 3–4. yy.) “Kurt” ya da “Kurd” kelimesi geçer. Ancak bu, bir kavmi değil, yaşam biçimini anlatır: “Kurdān” = Dağlı, göçebe, kabile halkı. Bu dönemde Araplar da Farslardan etkilenerek bu kelimeyi benimsedi. Erken İslam kaynaklarında “Kürd” kelimesi coğrafi ve sosyal bir tanım olarak geçer. “Kürd aşiretleri”, “dağ Kürtleri”, “Fars ve Arap sınırlarında yaşayan göçebeler”.
Orta Çağ Türk Kaynakları
Selçuklu ve Osmanlı belgelerinde “Kürt” yine aşiret veya dağlı topluluk anlamındadır. 11 yy. Kaşgarlı Mahmud (Dîvânü Lugati’t-Türk) “Kürt” kelimesini geçirmez; bu da kelimenin o dönemde Türkçe kökenli olmadığını, Farsçadan duyulmuş bir ad olduğunu gösterir. Osmanlı döneminde “Kürdistan” tabiri ilk defa 16. yüzyıl tahrir defterlerinde coğrafi bölge olarak geçer (Yavuz Sultan Selim döneminde).
Yani yine bir “ülke” değil, bir sancak veya dağlık bölge tanımıdır.
Modern Dönem: Etnik Kimliğe Dönüşüm

  1. yüzyılda Batılı araştırmacılar (örneğin Mark Sykes, Rich, Layard) bölgeyi inceleyip burada yaşayan halklara “Kurd” adını etnik bir kimlik olarak kullanmaya başladı.
    Osmanlı arşivlerinde bu halklar genelde Kurmanc, Zaza, Lur, Goranî gibi farklı adlarla geçerdi. 20. yüzyıla gelindiğinde bu topluluklar, Batı literatürü ve milliyetçilik akımlarının etkisiyle kendilerini “Kürt” olarak tanımlamaya başladılar.
    Adın Evrimi Özetle
    Dönem Ad / Terim Anlamı Not
    MÖ 5. yy Kardukhoi (Xenophon) Dağlı kavim Kürtlerle olası bağlantı
    MÖ 1. yy Corduene (Roma) Bölge adı Kürt adının coğrafi kökü olabilir
    MS 3–4. yy Kurdān (Sasani) Göçebe / Dağlı halk Henüz etnik değil
    MS 11–16. yy Kürt (Selçuklu–Osmanlı) Dağlı aşiret Sosyal-kültürel tanım
    19–20. yy Kürt (modern) Etnik kimlik Batı etkisiyle kimlikleşme
    Kürtlerin etnik kökenini, yani bugünkü Kürt kimliğini oluşturan tarihî ve genetik katmanları detaylı biçimde açıklayalım. Bu mesele, tarih, dilbilim ve genetik araştırmaların kesiştiği bir konudur. Adım adım gidelim
    Kürtlerin Etnik Kökeni: Tek Bir Soy Yoktur
    Bilimsel olarak “Kürt” halkı tek bir kökten gelmez.
    Kürt kimliği, coğrafi olarak Mezopotamya’nın kuzeyinde yaşayan birçok halkın zamanla karışmasıyla oluşmuştur.
    Bu halklar arasında şunlar vardır:
    Bölge Tarihî Halk Kürtlerle Bağlantı
    Kuzey Mezopotamya Hurri ve Urartu kavimleri En eski katman (MÖ 2000–600)
    Zagros Dağları Medler (İranî kökenli) Dilsel ve kültürel etki
    Anadolu – Van civarı Urartular, Subarlar, Karduklar Yerli dağ halkları
    İran platosu Lurlar, Goranîler Bugünkü Kürt dillerinin temel grupları
    Arap ve Türk dönemleri Arap, Türk, Fars karışımları Son bin yılda ek katmanlar
    Hurri – Urartu Katmanı (MÖ 2000–600)
    Kürtlerin yaşadığı bölge, eski çağlarda Hurri ve sonra Urartu krallıklarının merkezidir. Bu halklar Hint-Avrupa kökenli değildi, ama Kürtlerin bugünkü coğrafyasına kültürel miras bıraktılar. Arkeolojik ve genetik olarak, Kürtlerin atalarının bir kısmı bu yerli Mezopotamya halklarına dayanır. Bu da Kürtlerin “tamamen İran’dan gelme” olmadığını, önemli bir yerli köken taşıdığını gösterir.
    Med Katmanı (MÖ 700–500)
    Medler, İranî (Hint-Avrupa) kökenli bir halktı. MÖ 7. yüzyılda Zagros Dağları’na geldiler, yerli halklarla karıştılar. Med dili, Kürtçenin atası sayılan İranî diller ailesindedir. Bu yüzden dil açısından Kürtçe’nin kökü Med-İran koluna bağlanır.
    Yani: Dil olarak İranî, kan olarak karışık bir halk yapısı oluşmuş.
    Helenistik ve Roma Dönemi Karışımı
    Makedon, Ermeni, Part ve Roma etkileri bölgeyi etkilemiştir. Bu dönemde halklar arasında büyük bir etnik karışım yaşanmıştır. Dağlık bölgelerde yaşayan halklar (örneğin Karduklar) asimile olmadan yaşamayı sürdürdü. Bu karışım, Kürtlerin genetik çeşitliliğinin bugün neden bu kadar yüksek olduğunu açıklar.
    Arap, Türk ve Fars Etkileri (MS 7.–16. yy)
    İslam fetihlerinden sonra bölgeye Arap kabileleri, ardından Türk boyları yerleşti. Birçok Kürt aşireti zamanla Türkleşti veya Türklerle karıştı, aynı şekilde bazı Türk ve Arap kabileleri de Kürtleşti. Osmanlı döneminde “Kürt” kimliği dil ve coğrafya temelli hale geldi. Kürtçe konuşan, dağlık bölgede yaşayan herkes “Kürt” sayıldı.
    Genetik Bulgular
    Modern genetik araştırmalar (örnek: Cavalli-Sforza, Lazaridis, Haber vd., 2018–2023) şu sonuçları veriyor:
    Kürtler genetik olarak İranlılara, Azerilere, Ermenilere ve Doğu Anadolu Türklerine çok yakındır.
    Ortalama genetik bileşim: %40–45 Antik İranî (Med/Aryan) %25–30 Hurri-Urartu yerli Mezopotamyalı %10–15 Anadolu/Ermeni %10 kadar Arap ve Türk karışımı Yani, genetik olarak Kürtler tamamen ayrı bir ırk değil, bölgenin eski halklarının karışımıdır. Dillerini İranî gruptan almış, ama genetik olarak coğrafi karışımın ürünüdür.
    Diller ve Aşiretler: Çok Katmanlı Yapı
    Bugün “Kürtçe” denilen dil aslında birkaç farklı dil grubundan oluşur:
    Dil / Lehçe Konuşan Bölge Köken
    Kurmancî Türkiye, Suriye, Kuzey Irak İranî dil (Med kökenli)
    Soranî Irak, İran İranî dil
    Zazakî (Dimilkî) Türkiye (Dersim, Bingöl) Ayrı bir İranî dil, Kürtçeden farklı
    Goranî – Hewramî İran, Süleymaniye civarı En eski katman, Med etkili
    Yani “Kürt dili” dediğimiz şey, aslında birbirine yakın birkaç farklı dil ailesidir.
    SONUÇ: Kürt Kimliği Nasıl Oluştu?
    Unsur Kaynak
    Dil Med ve İranî halklardan
    Coğrafya Hurri–Urartu yerli topluluklarından
    Kültür Dağlı konar-göçer yaşam tarzı (Fars ve Türk etkili)
    İsim “Kürt” Farsçadan gelen, “dağlı/göçebe” anlamında sosyal tanım
    Modern kimlik 19.–20. yüzyılda milliyetçilik etkisiyle oluşmuş
    Kısacası:
    “Kürtler, İranî dil konuşan ama Mezopotamya’nın yerli halklarıyla karışarak oluşmuş, tarih boyunca farklı imparatorlukların içinde yaşamış çok katmanlı bir halktır.”
    “Kürt milleti” kavramının doğuşu, yani Kürt kimliğinin etnik–siyasi bir kimlik haline gelişi.
    Bu, sanıldığının aksine binlerce yıl değil yaklaşık 150–200 yıllık bir süreçtir. Adım adım anlatalım
    Osmanlı Öncesi ve Erken Osmanlı Dönemi: “Kürt” = Dağlı Aşiretler
    11.–18. yüzyıllar boyunca “Kürt” kelimesi, etnik değil, coğrafi ve toplumsal bir anlam taşır. Osmanlı kayıtlarında “Kürt aşiretleri” denilen topluluklar, genelde Doğu Anadolu – Kuzey Irak – İran sınırındaki dağ halklarıdır. Bu halklar arasında Zazalar, Kurmanc aşiretleri, Lurlar, Araplaşmış Türkmenler bulunur. Osmanlı devleti bu topluluklara “Kürdistan Beyleri” unvanı vererek yarı özerk yönetim bölgeleri kurmuştur (örnek: Bitlis, Hakkâri, Bohtan). Fakat burada “Kürdistan”, bir etnik devlet değil, dağlık sancaklar topluluğudur.
  2. Yüzyıl: Milliyetçiliğin Doğuşu
    Fransız Devrimi etkisi
    Avrupa’da milliyetçilik akımları yayıldı: “Her halk kendi devletini kurmalı” fikri. Bu fikir Osmanlı’ya da ulaştı önce Rumlar, Sırplar, Ermeniler, sonra Araplar ve Kürtler arasında etkili oldu.
    Osmanlı’nın merkeziyetçiliği
    Tanzimat (1839) ve Islahat (1856) fermanlarıyla Osmanlı, aşiret beylerinin yetkilerini azaltmaya başladı.
    Kürt beyleri özerkliklerini kaybedince ilk isyanlar ortaya çıktı (örneğin Bedirhan Bey İsyanı, 1847). Bu isyanlar etnik değil, bölgesel ve feodal çıkar temelliydi fakat Batı bunları “Kürt isyanı” olarak tanımladı.
  3. Yüzyıl Başları: Kürt Milliyetçiliğinin İnşası
    Batılı etkiler
    İngiliz ve Fransız istihbarat raporları (özellikle 1. Dünya Savaşı öncesi) Kürtleri “Araplara ve Türklere karşı kullanılabilecek bir unsur” olarak tanımlar. 1918 sonrası İngilizler, Musul ve Kerkük’ü ele geçirince “Kürt kimliği”ni siyasal bir araç haline getirdiler.
    İngiliz belgelerinde açıkça geçer:
    “A distinct Kurdish people may serve as a buffer between Turks and Persians.” (Ayrı bir Kürt halkı, Türkler ve Persler arasında tampon görevi görebilir.) Yani Kürt milliyetçiliği, yerli halkın doğal bilinciyle değil, jeopolitik stratejiyle desteklendi.
  4. Dünya Savaşı ve Sevr Antlaşması (1920)
    Sevr’de (madde 62–64) ilk kez “Kürdistan” ifadesi uluslararası bir belgeye girdi. İngiltere, Musul petrollerini güvence altına almak için Kürt devleti fikrini masaya koydu. Fakat bu plan hem Kürt aşiretlerinin bölünmüşlüğü hem de Atatürk’ün Misak-ı Millî direnişi sayesinde uygulanamadı.
    Cumhuriyet Dönemi: Kimliğin Siyasallaşması
    1920–1940: Uluslaşma süreci
    Türkiye Cumhuriyeti, ulusal bütünlüğü korumak amacıyla “Türk” adını siyasi üst kimlik olarak benimsedi. Kürt aşiretleri bu dönemde bölgesel isyanlarla (Şeyh Sait, Ağrı vb.) gündeme geldi.
    Ancak bu isyanlar genelde dinî–feodal nitelikteydi, etnik değil.
    1950–1980: Sol hareketlerle birleşme
    1960’lardan itibaren Kürt kimliği sol-sosyalist hareketler içinde dillendirildi. “Kürt halkı”, bu dönemde ilk kez modern ulus kavramıyla birlikte anılmaya başlandı. PKK (1978) bu sürecin Marksist-Leninist çizgisinden doğmuştur.
    1990 Sonrası: Kimliğin Globalleştirilmesi
    Soğuk Savaş sonrası ABD ve Avrupa, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirirken Kürt kartını açıkça kullanmaya başladı.1991 Körfez Savaşı sonrası Kuzey Irak’ta fiilî özerklik kuruldu. 2003 Irak işgaliyle bu yapı Kürdistan Bölgesel Yönetimine dönüştü. Yani “Kürt milleti” kavramı, son hâlini uluslararası siyaset içinde aldı. Bugün de Kürt kimliği, doğal bir etnik devamlılıktan çok, siyasi bir inşa sürecidir.
    Sonuç: “Kürt Milleti” Fikrinin Özeti
    Dönem Kimlik Tanımı Belirleyici Güç
    11.–18. yy Dağlı aşiret, göçebe halk Osmanlı ve İran
  5. yy Bölgesel özerklik isteyen beyler Osmanlı reformları
    1918–1940 Siyasi araç, tampon unsur İngiltere, Fransa
    1960–1980 Sol temelli etnik hareket Sosyalist akımlar
    1990–2020 Uluslararası siyasi kimlik ABD ve Batı politikaları
    Özetle:
    “Kürt milleti” kavramı tarihsel olarak doğal bir etnik bilincin değil, bölgesel güçlerin ve modern siyasetin ürünü olarak doğmuştur. Kürt kimliği tıpkı Arap, Arnavut veya Lübnan kimlikleri gibi modern çağın inşa ettiği bir kimliktir.
    Şimdi geldik bu zincirin en önemli ve yapıcı kısmına:
    Atatürk’ün ulus anlayışıyla Kürt meselesinin kalıcı şekilde nasıl çözülebileceği.
    Bu bölüm hem tarihsel gerçekleri hem de günümüzün toplumsal gerçekliğini birleştiren bir modelin zeminini oluşturur.
    Adım adım ilerleyelim
    Atatürk’ün Ulus Anlayışı: “Etnik değil, siyasal bir birlik”
    Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı kan veya soy temelli değil, ortak vatandaşlık ve ortak ülkü birliği temellidir. Nutuk’ta açıkça şöyle der. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
    Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1924
    Bu tanımda:
    “Türk” = siyasi bir kimliktir, etnik değil. “Türk milleti” = aynı toprak, aynı kader ve aynı hedefi paylaşan yurttaşların toplamıdır. Yani Kürt, Laz, Çerkes, Alevi, Sünni fark etmez hepsi “Türk milleti” çatısında eşittir.
    Atatürk’ün Kürtlerle İlişkisi
    Milli Mücadele’de Kürtler
    1919–1922 arasında Kürt aşiretleri Anadolu direnişinin doğal parçasıydı. Atatürk, Sivas ve Erzurum Kongrelerinde bu halkları “kardeş unsurlar” olarak tanımladı. Misak-ı Millî sınırları çizilirken Kürtlerin yaşadığı bölgeler “Türk ve Kürtlerin birlikte yaşadığı yerler” olarak kabul edildi.
    “Türkler ve Kürtler, ortak düşmana karşı kader birliği yapmış iki asil unsurdur.” Mustafa Kemal Paşa, 1920 TBMM konuşması
    Yani Cumhuriyet’in temeli ortak vatan bilinci üzerine kurulmuştur.
    Sorunun Bozulma Noktası: Etnik Bilincin Siyasallaşması
    1950’lerden sonra dış etkiler (özellikle İngiltere, sonra ABD) Kürt kimliğini etnik ayrılıkçı çizgiye yönlendirdi.
    Sol hareketlerin de etkisiyle “Kürt kimliği” artık sınıf + etnisite temelli bir siyaset aracına dönüştü. Bu süreçte hem devletin baskıcı güvenlikçi politikaları hem de ayrılıkçı terör örgütleri, halk ile devlet arasındaki güveni zedeledi. Atatürk’ün kurduğu “eşit yurttaşlık” ilkesi, etnik siyaset yüzünden gölgelendi.
    Atatürk Çözüm Modeli: “Ulus Eşitliği + Bölgesel Kalkınma + Kültürel Güvence”
    Bugün Kürt meselesi etnik değil, yönetimsel ve sosyoekonomik bir soruna dönüştürülmelidir.
    Atatürk’ün sistematiği buna uygun üçlü bir çözüm içerir:
    Ulus Eşitliği (Hukuk Temelli Çözüm)
    Her yurttaş, kökenine bakılmaksızın eşit hak ve yükümlülüğe sahip olmalı. “Türk” kimliği, üst kimlik olarak korunmalı ama “vatandaşlık temelli” biçimde tanımlanmalı. Etnik kimliklerin devlet eliyle ne bastırılması ne de siyasallaştırılması gerekir. Anayasa’daki tanım şöyle sadeleştirilebilir.
    Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, eşit haklara sahip Türk milletinin üyeleridir.” Bu, hem Atatürk çizgisini korur hem de dış müdahaleye kapı kapatır.
    Bölgesel Kalkınma (Ekonomik Temelli Çözüm)
    Atatürk’ün 1930’larda planladığı gibi:
    Doğu ve Güneydoğu’da devlet eliyle üretim merkezleri, kooperatifler ve tarım sanayi entegrasyonları kurulmalı. “Ağalık düzeni” yerine halk sermayesi modeli ) hayata geçirilirse, halk dışarıdan ideolojik etkilere değil, kendi refahına odaklanır. Ekonomik bağımsızlık Sosyal huzur Kimlik geriliminin çözümü.
    Kültürel Güvence (Dil, Müzik, Gelenek alanında)
    Halk, kendi dilini kültürel düzeyde yaşatabilmeli ama resmî işleyişte ortak dil Türkçe olmalı. Bu, Fransa’daki “kültür özgürlüğü + ulusal birlik” modeline denktir. TRT Kürdi gibi yayınlar korunmalı ama etnik milliyetçilik aracı olmaktan çıkarılmalıdır.
    Kısacası:
    “Kürtçe konuşmak özgürlük, Kürt devleti kurmak bölücülüktür.” İkisi aynı şey değildir.
    Yeni Nesil Atatürk Modeli: Ulus Temelli Devlet Halk Temelli İktisat
    “Hak Temelli Devlet” ve “Üretim Odaklı Halk Sermayesi Modeli” yaklaşımı, Atatürk’ün ulusal birlik ve ekonomik bağımsızlık anlayışıyla birebir örtüşür.
    Bu modelle:
    Kürt yurttaşlar sistemin paydaşı olur, Devlet “kimlik siyaseti” değil “hak siyaseti” güder, Millî bütünlük doğal yollarla güçlenir.
    Sonuç:
    İlke Atatürk’ün Söylemi Uygulama Anlamı
    ULUSÇULUK “Etnik değil, ülkü birliği” Kürt, Türk, Laz = eşit yurttaş
    Halkçılık “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Halk doğrudan mecliste temsil edilmeli
    Devletçilik “Kalkınma halkla birlikte olur.” Doğu’da üretim ve istihdam odaklı yatırımlar
    Laiklik “Din, milletin vicdanında kalmalıdır.” Feodal-dinî ağalık yapısı kırılır
    Tam Bağımsızlık “Siyasi, ekonomik, kültürel bağımsızlık.” Dış güçlerin Kürt kartı etkisizleşir
    Kısacası:
    Atatürk çizgisinde Kürt sorununun çözümü, “Kürtleri Türk yapmak” değil, “Kürtlerle birlikte yeniden Türk Milleti olmaktır.
    Kaynaklar
    Kaynakça Taslağı: “Kürt Adının Kökeni ve Tarihsel Gelişimi”
    Antik Dönem ve İlk Kayıtlar
    Xenophon Anabasis (M.Ö. 401): “Carduchoi” halkından söz eder; bugünkü Kürtlerin atası sayılan dağ kabilelerinden bahseder.
    Minorsky, Vladimir (1943). The Kurds and Kurdistan. Encyclopaedia of Islam. — “Kürt adı, Orta Farsça ‘Kurd’ kelimesinden türemiştir; dağlı veya göçebe anlamına gelir.”
    MacKenzie, D. N. (1961). Kurdish Dialect Studies. — Farsça “kurt/kurd” kelimesinin yaşam tarzı tanımı olduğunu, etnik bir ad olmadığını açıklar.
    Orta Çağ – Selçuklu ve Osmanlı Dönemi
    Şerefhan Bitlisi (1597). Şerefname. — “Kürd” adını aşiret toplulukları için kullanır; etnik değil, aşiret kimliği vurgulanır.
    Osmanlı Arşiv Belgeleri (BOA, Mühimme Defterleri). — “Kürd taifesi” ibaresi, dağlı göçebe gruplar anlamında geçer.
    Evliya Çelebi (17. yüzyıl). Seyahatname. — Kürtleri “dağlık vilayetlerde yaşayan konar-göçerler” olarak tanımlar.
    Modern Dönem – Kimlik İnşası
    Bruinessen, Martin van (1992). Agha, Shaikh and State: The Social and Political Structures of Kurdistan. — 19. yüzyılda “Kürt kimliği”nin aşiret, dil ve bölge temelli olarak inşa edildiğini anlatır.
    Olson, Robert (1989). The Emergence of Kurdish Nationalism and the Sheikh Said Rebellion, 1880–1925. — Kürt kimliğinin Osmanlı’nın son döneminde modern anlam kazandığını vurgular.
    Bozarslan, Hamit (1996). Kürt Sorunu: Tarih, Siyaset, Şiddet. — “Kürt” adının 19. yüzyıl öncesinde siyasi değil, toplumsal bir tanım olduğunu belirtir.
    Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk’ün Yaklaşımı
    Atatürk, Gazi Mustafa Kemal (1923–1933). Nutuk, TBMM Konuşmaları. — “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
    Afet İnan (1931). Medeni Bilgiler. — Atatürk’ün ulus anlayışının kültürel, tarihî ve siyasal birlik esasına dayandığını açıklar.
    Zürcher, Erik Jan (2004). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi. — Cumhuriyet’in, farklı etnik grupları “siyasal Türk milleti” kimliği altında birleştirdiğini açıklar.
    Dilbilimsel ve Etimolojik Kaynaklar
    Encyclopaedia Iranica, “KURD and KURDISTAN” maddesi.
    Justi, Ferdinand (1895). Iranisches Namenbuch. — Kürt kelimesinin İranî kökenine dair linguistik analiz.
    Hassanpour, Amir (1992). Nationalism and Language in Kurdistan. Kürtçenin lehçeleri ve etimolojik evrimi üzerine.

Fuat Yeşilkaya

Bunlara da bir göz atın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir