BAŞÖĞRETMENİMİZ VE 5 EKİM DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ ANISINA

Bugün 5 Ekim 2024 Dünya Öğretmenler Günü dolayısıyla hem ülkemizin hem de dünyamızın içinde bulunduğu duruma ışık tutmaya çalıştık.

Dünya Öğretmenler Günü, öğretmenlerin çalışmalarını kutlamak için her yıl 5 Ekim’de kutlanan uluslararası bir gündür.
30 Temmuz 1993 tarihinde düzenlenen UNESCO 27. Genel Konferansı’nda alınan kararla 1994 yılından beri kutlanan bu gün, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi” isimli tavsiye kararının 5 Ekim 1966 tarihinde imzalanmasının yıl dönümüdür. (Bkz: Wikipedia )

Türkiye’de yıkılmış bir imparatorluktan, emperyalizme karşı destansı bir Kurtuluş Mücadelesinin ardından Çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kuran Başöğretmenimiz Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, Türk Devriminin gereği olarak yaptığı Türk Eğitim Sisteminde ki reformları ne kadar uygulayabildik?
Bugünleri neden yaşıyoruz sorularına kısaca yanıt bulmaya çalıştık.
Ve bugünün anlam ve önemine istinaden kısaca günümüz dünyasına bir ışık tutmak istedik.

Türkiye ve Türkiye gibi emperyalizm tarafından ele geçirilmiş ülkelerde sistem, büyük sermaye sahiplerine hizmet eder.

Ülkemizde başta TÜSİAD olmak üzere, holdingleşen tarikat ve cemaatler, oluşturdukları vatan haini yapılarla birlikte devletin önemli organlarını ele geçirdiklerinden dolayı bir virüs gibi devlet dokusuna zarar verirler.

Türkiye’de Türksüz Yeni Anayasa söylemlerini de yine aynı yapılara mensup kişilerin söylemesi tesadüf değildir.

Türkiye gibi örtülü işgal altında olan ülkelerde maalesef seçimle iş başına geldiği söylenen meclis, parayı bastıranların vekil tayin edildiği bir borsaya dönüşmüştür.
Bunun adına da demokrasi derler. Kodamanların güçsüzleri evire çevire ezdiği bu sistemin acımasızlığını demokrasi adıyla süslemeye çalışırlar.
Kendini solcu zanneden sosyal demokratlarda aynı yanılgının içerisindedir.

Kendini sistemin ayrıcalıklı yerlerine koyan, birbirinden farklı gibi görünen bu yapılar aslında aynı yerden beslenir.
Küresel sömürü sisteminin uzantılarının birer parçası durumundadırlar.
Bunun doğadaki bilimsel adı “Simbiyotik İlişkidir”.
Simbiyotik iki canlının ortak fayda gördüğü simbiyotik yaşam biçimine “Ortak Yaşam Alanı” denir.
İki canlının tek bir organizma gibi birbirleriyle yardımlaşarak bir arada yaşamalarıdır.

Simbiyotik ilişkiye doğada örnek olarak karıncaların Akasya bitkileriyle olan etkileşimini gösterebiliriz.
Akasya ağacının oyukları içinde karıncalar yuva yaparlar.
Aynı zamanda akasya ağacı, karıncalar için şekerli bir madde üretir.
Buna karşılık karıncalar, akasyanın yaprağını yemeye çalışan böceklere ve hayvanlara saldırarak, bitkiyi korur.

Bilimsel verilerin ışığında yaşadığımız ülkelerde adına sistem dediğimiz yapı da benzer bir biçimde işler.
Sistem, halkını ezen ve sömüren sermaye sahiplerini korur.

Demokrasi denilerek önümüze konulan sandıklardan genel olarak kimler seçilir?
Küresel sömürü sistemine biat eden sermaye sahipleri, vekil olarak tayin edilir.

Küresel sömürü sistemine biat eden sermaye sahiplerini koruyan bu sistem içerisinde kimler ezilir?
Tabi ki Halk.

Helalinden çalışarak var olma mücadelesi veren gururlu vatandaşlarımız, bu sistem içerisinde eziliyor.
Bunun adına ise demokrasi diyoruz.

Bunlar dünyada ki açmazın genel olarak en bariz örneklerindendir.
Ülkemiz gibi gelir dağılımı adaletsizliğini uçurumlarda yaşayan ülkeler de ise bu durum çok daha ağır bir biçimde hissedilir.

Dünyada ki tüm mazlum uluslara umut ışığı olan, kimsesizlerin kimsesi olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin kurucusu ATATÜRK’ün aramızdan ayrılışının 86. yılına geldik.
O’nun vefatından sonra dünyada çok şeyler oldu.
1939 yılı 2. Dünya Savaşının başladığı yıl oldu.
On milyonlarca insan hayatını yitirdi ve şuan 3. Dünya Savaşının ayak seslerini duyuyoruz.
Her gün binlerce insan hayatını yitiriyor.

Büyük Önder ATATÜRK’ün “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” söylemi ülkemizde ve dünyada maalesef doğru bir biçimde algılanmadı.
Eğer algılanmış olsaydı, belki de dünya bambaşka bir yer olacaktı.
Son Başbuğ Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK’ün vefatını fırsat bilenlerin kasıtlı bir biçimde uyguladığı ihanet politikaları sonucu bugünleri yaşamak zorunda kalıyoruz.

Peki bu durumdan çıkmak için ne yapmalıyız?
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRKün, medeniyetin beşiği Anadolu topraklarının mayasına uygun olarak ortaya koyduğu;
Türk Töresi Yönetim Biçimi temel alınarak kurulan Kamalist Halk Cumhuriyeti’nin Halk İktidarını, Halkçı Ekonomiyi yeniden hayata geçirmeliyiz.
Halkın gerçek temsilcilerinin yer aldığı meclis yapısını oluşturmalıyız.
Eğitimde, ekonomide, her alanda fırsat eşitliğini sağlayarak sınıfların ve zümrelerin olmadığı bir toplum inşa etmeliyiz.
Toplumsal dayanışmanın temelini oluşturacak yurttaş bilinciyle Cumhuriyetin bireyi olmalıyız.

Cumhuriyetin her bir bireyi olarak 10 Kasım 1938 ile duraklatılan Türk Devrimini kaldığı yerden devam ettirmenin bir namus borcu olduğunu bilen nesiller yetiştirmeliyiz.
Dünyada ki tüm mazlum uluslara umut ışığı olan Çağdaş Türkiye Cumhuriyetini ilelebet payidar kılmalıyız.
Dünyayı aydınlatan güneş olmalıyız!

Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda ki asil kanda saklıdır.
Ne mutlu TÜRK’üm diyene!

YAŞASIN TÜRK CUMHURİYETİ
YAŞASIN TÜRK ULUSU

Tolga YİRMİBEŞOĞLU
05.10.2024

Bunlara da bir göz atın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir